Her gün metroyla işe gidip gelen biri olarak, dünyayı nasıl kurtarırım gibi derin düşüncelerin yanı sıra bazen de boş ve gereksiz konulara kafa yorabiliyorum.
Bugünkü konumuz metro durakları arası mesafe.
İlk bölüm ise osmanbey levent arası metro durakları arasında yani osmanbey-mecidiyeköy, mecidiyeköy-gayrettepe ve gayrettepe-levent arası uzaklıklar ve bu uzaklıkların psikolojik analizi. İnternet camiasına kazandırdığım bu derin bakış açısını bir kenara bırakırsak burada asıl değinmek istediğim konu bu duraklar arasındaki mesafenin psikolojik yorumu. Nedense her sabah, inmeden önceki durak ve ineceğim durak arası olan gayrettepe-levent arasında giderken "kesin en uzun mesafe bu ikisi arası" diyorum. Ama bundan 16 saat sonra eve dönerken, şaka şaka 10-11 saat sonra eve dönerken (hemen ne kadar çalıştığımı hesaplayanları görüyorum burdan) yine ineceğim durak ve bir önceki durak arasını yani mecidiyeköy-osmanbey durağı arası mesafeyi "yooook abi kesin en uzun mesafe burası, bir saat oldu varamadık" diyorum. Bu rutin her sabah ve her akşam devam ediyor. O anda uzaklara dalıyorum, gözlerim boş bakıyor, sanki.. sanki 3 aylık okyanus yolculuğundan sonar ufukta beliren kara parçasını görmüş kaptan gibi derin ve buğulu bakıyorum. Ta ki metro kapısı kapanma sesi beni kendime getirene kadar..
Ve sonra kadim dostum rahmetli
Einstein'ı anıyorum ve bana mecidiyeköy-gayrettepe durağı arası seyahat ederken söylediği şu sözlerini hatırlıyorum: "
Güzel bir kızın yanında geçen 1 saat insana 1 saniye gibi gelir ama sıcak bir sobaya 1 saniye dokunduğunuz zaman bu size 1 saat gibi gelir".